1 Temmuz 2010 Perşembe

DEVASIZ DERT


Yaydan fırlayan bir ok gibidir ağızdan çıkınca bir söz. Ve hiç geri dönmüş değildir atıldıktan sonra bir ok.

Seli başından bağlar ileriyi gören kişi. Ve geçtiği yerleri harap eder baştan bağlanılmayan sel.

Ne tükenmez hazinesin sen ey dil ve ne devasız bir dert!..

Mesnevi I , b. 1724 - 1726

SUÇLAMA

Söyle dilim! Ne zaman öğrendin konuşmayı.

İlk kelimen ilk unutuşum…

Sen sebep oldun! İlk kez insan oldum o kelimeyle.

Acaba anne mi demiştin? O kutsal kelimeyle mi kandırdın beni?

Hep güzel şeyler söylerim zannettin değil mi?

Anne dedin sevgiyi çağırdın, baba dedin güveni.

İsimleri öğrendin tek tek.

İnsanları gülümsettin, ağlattın belki.

Her kelime de daha fazla hikmet var sandın, unutmazsın dedin.

Ama unuttum!

Her gün yeni kelimeler ekledin haneme

Hepsini ezberlettin bir gün lazım olacak diye

Sonra kelimeler arttı da arttı...

Kıskançlığı dışa vurmayı öğrendim,

Belki masumdu cümle “Benim babam senin babanı döver. “

İlk tren o gün kaçmıştı işte.

“Seni seviyorum annecim “ demiştim ,

“Senden nefret ediyorum” demeyi öğrendin.

Sevgiyi çağırmayı öğrettiğin gibi onu kovmayı da öğrettin.

“Beni yakalayamazsın! “ deyip tahrik etmeyi,

Sobe  deyip mağlup etmeyi öğrettin.

Daha çocukken çaldın masumiyetimi...

Önce seninle suç işlemeyi,

Sonra seninle o suçu inkar etmeyi,

İnkarımı pekiştirmek için yemin etmeyi öğrettin!

Sonra yetmedi, yeminimden dönmem için bahane bulmayı …

Bahanelerle kalp kırmayı,

Bencilliğimi utanmadan söylemeyi öğrettin.

Hepsini sen öğrettin! Sen!

***

Yoksa dilim, bunları sana ben mi öğrettim?

Ben mi ezberlettim o kelimeleri tek tek?

Ben mi çaldım senin masumiyetini?

Yine bir suçlu arıyorum değil mi?

Sus öyleyse dilim, sus artık!

Rumi‘nin kemikleri daha fazla sızlamasın…


01.07.2010

İlk manzum çalışmam olarak kayıtlara geçsin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder