Şunu anladım ki, yaratıcılığımın önündeki tek engel çalışma hayatım! Sabahtan akşama bir binanın sekizinci katını mesken tutarak gözlem de yapılmaz, yazı da yazılmaz. Bugün bir metrobüse bindim; gözüm gönlüm yetmedi, zihnim açıldı resmen.
Yaşadığınız şehir soluk alıyor derler ya bu doğru. Her şehir koca bir organizma gibi. Ancak sürekli hareket halinde olan ve envai çeşit insanı barındıran İstanbul daha çok bir “insanat bahçesi” gibi. İşte o bahçede mevcut bazı türlerden bahsetmek istiyorum size.
İş hayatı servisle seyahat etmeye alıştırsa da okul zamanından kalma bir otobüs kültürümüz var çok şükür. Hep otobüsle yolculuk eden bir çalışan grubu vardır bu şehrin. Bu türe ben "homo sapien bus station" diyorum. Bu abla ve abilerin tüm hayatı sanki otobüs duraklarında geçmiştir. Hangi otobüs ne zaman gelecek, nerede duracak, otobüsün ön kapısı durağın hangi santimetresine denk gelir, binerken hangi tarafa doğru yönelirsen oturma şansın daha yüksek olur, önden binen nasıl ekarte edilir gibi bilgilere sahiptir bu kişiler ve bu profesyonelleri geçipte oturmayı başarabileniniz varsa tebrik etmek isterim. Yalnız bu durumu yaşadıysanız bilirsiniz, otursanız bile zafer kazanmadınız çünkü bu tür üstünlüğü ele geçirmeyi çok iyi bilir. Önce oturduğunuz koltuğun önündeki yaslanma yerinden tutar ve vücutlarını üzerinize yaslamak suretiyle iteklerler. Bu türün kadın olanı oturanı rahatsız etmek için daha çok çantasını kullanır ve sizinle göz teması kurmak için fırsat kollar. Bir de yaşça üstünlüğü varsa hiç şansınız yok, koltuğu devretme zamanı gelmiş demektir. Oturmayı başardıktan sonra hemen uyuma moduna geçen bu türün gözü ineceği durak gelene kadar açılmaz. Arada bir göz ucuyla durak kontrol edilir ama bu süre kimseyle göz teması kurmayacak kadar kısa olur. Ayakta duran kişi oturanlara göre biraz daha fazla kalori harcar, ama bu oturmak için harcanan kalori kadar fazla değildir.
Bu şehrin en gözde türlerinden biri de Homo Sapien Emo'dur. Bu türün yaş aralığı 15-25 tir. Bu ağabeylerin paralı olanları marka, olmayanları marka taklidi giyer. Tercih ettikleri renk siyahtır. Ağabey dediysem yanlış anlaşılmasın bu türünde erkeği ve dişisi mevcuttur. Erkek olanlar uzun bıraktıkları saçlarını jöle ile sıvayıp kafalarından bir karış yukarı kaldırırlar. Omuzları düşük, ifadeleri karamsardır. Bu türün dişisi fazla uzun olmayan saçları ama gözünü ve yüzünün bir kısmını kapatacak perçemleri tercih eder. Göz kapaklarını tamamen siyaha boyar ve göz akı gözükmesin diye başı sürekli öne eğik yürür . Bu türün cinslerinin ortak özellikleri ise bedenlerine birkaç beden büyük düşük bel pantolonları ve olmadık yerlerine takıştırdıkları küpelerdir. Bu gençler kendilerine pekte sevgiyle yaklaşılmadığı halde hayatlarından memnunlardır. Bu çocukların öyle çokta itilmiş horlanmış bir halleri yoktur ama yeni çağın işine geldiği gibi davranma modasını çok iyi icra ederler. Yine de yeni nesil ana babalara tavsiyem emo görünce kapatsınlar küçük çocuklarının gözlerini; ağlamasınlar yavrucaklar mücrim gibi baktıkça istikballerine…
Aman unutmayalım bir de Homo Sapien Couple türü var. İsminden de anlaşılacağı üzere bu türün bir teki bir erkek ve bir dişiden oluşur. Erkek olan genel itibariyle pekte yakışıklı olmayan ama havalı tiplerdir. Güneş olmasa bile güneş gözlüklerini kafalarına ya da normal homo sapien türünden biraz fazlaca açtıkları gömlek yakasına iliştirirler. Ayrıca yine diğer gruptan ayrılan renk tercihleri dikkat çekicidir. Mor ya da pembe giyerler. Türün dişi olanı genelde sahte sarışındır ve bu ablalar her zaman çantalarını taşıyamayacakları kadar kalabalık tutar ve genelde tek ellerini erkek türünün bir eline kenetlerken çantalarını da erkek türün diğer eline tutuştururlar. Tutuşturmak dedim ama bu türün erkeği çanta taşımaya pek meraklıdır ve hiçbir zaman bu kadar ıvır zıvır doldurulan bir çanta neden taşınır sorgulamaz. Bu beni sarışın ırkın düşünme kapasitesindeki eksikliğin bulaşıcı olabileceği sonucuna ulaştırmıştır ki bu tür benim en çok gözlemlediğim ancak baktıkça rahatsızlık duyduğum bir gruptur.
Dedim ya İstanbul bir insanat bahçesidir. Öyle saymakla anlatmakla bitmez bu şehrin insanatları. Fırsat buldukça yazmaya devam edeceğim, sözüm olsun. (Tutamadı :))
Kimileri bakar İstanbul'a dram görür. Kimleri benim gibi komedi görür.
YanıtlaSil