Öyle çok özlemişim ki onu. Şöyle sağ yanıma ilişmesi, öyle nazlı nazlı homurdanması, güzel kokusuyla beni zaptu rapt altına alması...
İlişkimizin başlangıcı yedi sekiz yıl öncesine rastlar. Tereddütle yaklaşmıştım ilkin ona. Ne de olsa bir ottum o zamanlar. Bana yaşatacağı duygudan öyle çok korkmuştum ki, daha ilk solukta nefesim kesilmişti ( öksürük krizine tutuldum desem daha doğru olur ).
Üniversite yıllarındayız. Onu Çemberlitaş'ta bir kahvehane de farkettim. Bütün herkesin gözü ondaydı. Kravatını bağlamayı bilmeyen liseli talebelerin bile gözü onun üzerindeydi. Herkes tek bir yakın nefes için nefes nefese kalmıştı. Ortalık öyle kalabalık ve herkesin gözü ondayken, birden ve aniden onun benimle ilgilendiğini farkettim. Diğerlerini daha önce de görmüştü, onlar artık eskiye karışmış, fazlasıyla alışmışlardı ona. Ciğerini biliyordu hepsinin, ciğersiz olanları çoktan def etmişti başından...
İşte onun beni istemesiyle başladı her şey. O gün nasıl koktuğunu hatırlamıyorum. Ama şöyle dediğimi hatırlıyorum, hatta heyecandan nara atar gibi söylemiş olabilirim: " Bana bir kağıt kalem getirin ciğerimin resimini çizicem! "
Nargile ile ilk tanışmamız böyle oldu işte. Onun içildiği mekanlardan dışarıya taşan kokusunu bilirdim önceleri, sonra o kokuyu bir kez soluyunca vazgeçilmezlerimden oldu. Uzun bir aradan sonra dün yine birlikteydik Tophane sırtlarında. Sürekli köz istedi durdu, o da beni özlemiş. Elma kokulu güzel bir akşam sefası yaptık birlikte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder