25 Aralık 2019 Çarşamba

İlk Öpücük

Heyhat hayat demek istedim o sonsuz huzurun koynunda. Ceketlerimizi yere sermiştik ve yan yana uzanmıştık, ne yürüyüşçülerin sesleri, ne de bir kuş cıvıltısı duyuluyordu artık. Sadece sessizlik vardı. Uzun süredir hissetmediğim bir his dolmuştu içime. Ne olur diyordum, şu yanımda uzanan güzel adam beni öpmek için bir hamle yapsa! Bir süre bulutlar gezinen mavi gökyüzünü izledim. Sonra bu anın güzelliğini içimde hapsetmek ister gibi gözlerimi kapattım.


Gözlerim kapalıyken hislerimi söylemenin provasını yaptım kendi kendime. Sevgili A. diyecektim, şu güzel gökyüzüne bak, şu manzaraya… Ya şu her tarafı sarmalayan sessiz huzura ne demeli? Böyle bir an, içten bir öpücüğü hak etmiyor mu sence de?  Ben bunu söyleyince A. şaşıracaktı belki. Tereddüt edecekti. Ama sonra usulca biraz daha sokulacaktı bana. Sonra beklediğim öpücüğü vermek için yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştıracaktı. Bende kayıtsız olmadığıma göre dudaklarımız buluşacaktı. İlk öpücüğümüz küçük ve masum olacaktı. Manzarayı ve bu güzel hisleri hak eden bir öpücük…

Kendimi düşüme daha fazla kaptırmamak için kıpırdandım ve tek hamlede yüzüstü dönüp ayaklarımı sallayarak A.’ya gülümsedim. Huzuru bozmaktan korkan bir fısıltıyla; ‘Baksana dünyada bizden başka kimse yok gibi!’ dedim. Ve tekrar düşümün içine dönmüşüm gibi A. da yüzüstü döndü ve sağ eliyle, sol elimi tuttu. Biraz önce prova ettiğim her şey aklımdan siliniverdi. Sadece manzaraya baktım ve ne diyeceğimi bilemedim. Tekrar sırtüstü dönmek, elleri  ellerimde diğer taraftaki büyülü manzaraya da bakmak istiyordum. Ama dönersem elini bırakmak zorunda kalacaktım. Ya elimi tutmasını istemiyorum zannederse diye endişelendim.  Biraz kıpırdanıp yüzümü diğer tarafa dönerken elini bırakıp diğer elimle tekrar tuttum. Bir süre daha konuşmadık. Sonra tekrar A.’ ya baktım. A. utangaçlığımı bir kenara bırakıp göz göze geleceğimiz anı bekliyordu. Gözlerimiz buluştuğunda yüzü yüzüme doğru yaklaşırken ‘ben seni utangaç bir adam sanıyordum’ diyebildim sadece ve onun ‘hayır değilim’ cümlesi daha bitmemişken dudaklarımız buluştu.



 İlk öpücük, tam da düşlediğim gibi masum ve küçüktü. Ama dudaklarımız birbirinden ayrılmak istemediler. Üst dudakların alt dudaklara karıştığı, küçük dil hamleleriyle ıslanan bir öpüşmeler serisi sonrası yüzünü ellerimin arasına alıp ona bir kez daha baktım. Tekrar hayatıma bir ışık gibi doğan adamın yüzüne dikkatlice bakmak istiyordum. Bir Orhan Pamuk kitabında da anlatıldığı gibi biz öpüşürken etrafa bir iyilik yayılıyordu sanki. Ve belki de yine bir gün, bir Orhan Pamuk kitabının giriş cümlesinde olduğu gibi ‘hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum’ diyecektim. Ama bu anın güzelliğini ne dünyanın ezberleri, ne de klasik edebiyat anlayışı bozabilirdi. Tekrar birini sevebilme ihtimali, hala sevebileceğimiz kadar naif ve güzel insanların var olması sevinci yanında ne geçmişin kuruntularının ne de gelecek kaygılarının bir anlamı yoktu. İçim hayata karşı sonsuz bir minnetle dolup taşıyordu.

Sonra tekrar sırtüstü uzandık. Bu kez başımı A.’nın omzuna yaslayıp, anın güzelliğini içime doldurmak için gözlerimi tekrar kapattım…



*bu yazı online roman denememin ilk bölümüdür.
*eğer bu yazıları takip ediyorsanız metnin içindeki bazı soruları cevaplamanızı bekliyorum.
*Orhan Pamuk'un iki insan öpüştüğünde etrafa yayılan iyilikten bahsettiği kitabı hangisidir?
* ‘hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum’  cümlesi hangi Orhan Pamuk kitabının giriş cümlesidir?
*Eğer bu gibi edebi  sorulara cevap verebiliyorsanız birlikte çok eğleneceğiz sevgili okur!
*roman serisi bittiğinde romanın ismine de birlikte karar verelim olur mu?