Gözlerim
kapalıyken hislerimi söylemenin provasını yaptım kendi kendime. Sevgili A.
diyecektim, şu güzel gökyüzüne bak, şu manzaraya… Ya şu her tarafı sarmalayan
sessiz huzura ne demeli? Böyle bir an, içten bir öpücüğü hak etmiyor mu sence
de? Ben bunu söyleyince A. şaşıracaktı
belki. Tereddüt edecekti. Ama sonra usulca biraz daha sokulacaktı bana. Sonra
beklediğim öpücüğü vermek için yüzünü yüzüme biraz daha yaklaştıracaktı. Bende
kayıtsız olmadığıma göre dudaklarımız buluşacaktı. İlk öpücüğümüz küçük ve
masum olacaktı. Manzarayı ve bu güzel hisleri hak eden bir öpücük…
Kendimi düşüme
daha fazla kaptırmamak için kıpırdandım ve tek hamlede yüzüstü dönüp ayaklarımı
sallayarak A.’ya gülümsedim. Huzuru bozmaktan korkan bir fısıltıyla; ‘Baksana
dünyada bizden başka kimse yok gibi!’ dedim. Ve tekrar düşümün içine dönmüşüm
gibi A. da yüzüstü döndü ve sağ eliyle, sol elimi tuttu. Biraz önce prova
ettiğim her şey aklımdan siliniverdi. Sadece manzaraya baktım ve ne diyeceğimi
bilemedim. Tekrar sırtüstü dönmek, elleri
ellerimde diğer taraftaki büyülü manzaraya da bakmak istiyordum. Ama
dönersem elini bırakmak zorunda kalacaktım. Ya elimi tutmasını istemiyorum
zannederse diye endişelendim. Biraz
kıpırdanıp yüzümü diğer tarafa dönerken elini bırakıp diğer elimle tekrar
tuttum. Bir süre daha konuşmadık. Sonra tekrar A.’ ya baktım. A. utangaçlığımı
bir kenara bırakıp göz göze geleceğimiz anı bekliyordu. Gözlerimiz buluştuğunda
yüzü yüzüme doğru yaklaşırken ‘ben seni utangaç bir adam sanıyordum’ diyebildim
sadece ve onun ‘hayır değilim’ cümlesi daha bitmemişken dudaklarımız buluştu.
İlk öpücük, tam da düşlediğim gibi masum ve
küçüktü. Ama dudaklarımız birbirinden ayrılmak istemediler. Üst dudakların alt
dudaklara karıştığı, küçük dil hamleleriyle ıslanan bir öpüşmeler serisi
sonrası yüzünü ellerimin arasına alıp ona bir kez daha baktım. Tekrar hayatıma bir
ışık gibi doğan adamın yüzüne dikkatlice bakmak istiyordum. Bir Orhan Pamuk
kitabında da anlatıldığı gibi biz öpüşürken etrafa bir iyilik yayılıyordu sanki.
Ve belki de yine bir gün, bir Orhan Pamuk kitabının giriş cümlesinde olduğu
gibi ‘hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum’ diyecektim. Ama bu anın
güzelliğini ne dünyanın ezberleri, ne de klasik edebiyat anlayışı bozabilirdi.
Tekrar birini sevebilme ihtimali, hala sevebileceğimiz kadar naif ve güzel
insanların var olması sevinci yanında ne geçmişin kuruntularının ne de gelecek
kaygılarının bir anlamı yoktu. İçim hayata karşı sonsuz bir minnetle dolup
taşıyordu.
Sonra tekrar sırtüstü uzandık. Bu kez başımı A.’nın omzuna yaslayıp,
anın güzelliğini içime doldurmak için gözlerimi tekrar kapattım…
*bu yazı online roman denememin ilk bölümüdür.
*eğer bu yazıları takip ediyorsanız metnin içindeki bazı soruları cevaplamanızı bekliyorum.
*Orhan Pamuk'un iki insan öpüştüğünde etrafa yayılan iyilikten bahsettiği kitabı hangisidir?
* ‘hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum’ cümlesi hangi Orhan Pamuk kitabının giriş cümlesidir?
*Eğer bu gibi edebi sorulara cevap verebiliyorsanız birlikte çok eğleneceğiz sevgili okur!
*roman serisi bittiğinde romanın ismine de birlikte karar verelim olur mu?